26 Şubat 2009 Perşembe

isminin hikayesini hatırlıyorum
bir oğlum olursa ismi "muhammed alperen" olacaktı
annenle ne de çok tartıştık, onun önerilerini hatırlamıyorum bile
sonra bir gün kıyamet koptu
dünyadan bir "Yahya" gitti
zaten bir tane gelmişti
kıyametin ertesinde güneş yeniden doğduğunda
kendi kendime dedim ki "bir yahya daha gelmeli dünyaya"
annenin ısrarlarıyla yanına bir de "Kerim" olanın "Kerem"i geldi
doğumundan sonraki üç günün sabahında hazreti hamza'nın hikayesini dinledim radyoda ve bir an aklım karıştı "acaba hamza mı olsun ismin".
ama defteri kebire, levhi mahfuza "yahya kerem" olarak yazılmıştın bir kere
ve taşlara yazılan yazılar bile silinse "kalem-i kadim"in yazdığı silinmez
isminle büyü inş.

ilk ayrılığımızı hatırlıyorum
doğmuştun ve 25 gündür yaşıyordun
ne kadar da güzelleşmişti dünya
oysa kaderde yazılanın kazası başlamıştı ve
herşeyin yazılı olduğu ve her yazılanın mutlak surette gerçekleştiği kitapta muvakkat bir süre için ayrılığımız yazılmıştı.
bursaya götürdüm sizi ve döndüm
ya götürmemeliydim, ya dönmemeliydim
en doğrusu götürüp dönmeliydim ve öyle de oldu
sensizlik... ama ne kadar, nereye kadar
çıldırdığım anlar oldu,
ama insan sabretmek veya tahammül etmek zorundadır
ben de öyle yaptım, sabredebildiğim kadar sabrettim
sabredemediğim yerde tahammül ettim
bitmeyen ne var, hamdolsun ayrılık da bitti...

Hiç yorum yok: