7 Nisan 2009 Salı

öylesine bir yazı

bahar geldi...
yakmayan güneşi,
üşütmeyen rüzgarı,
ıslatmayan yağmuruyla,

"ölüler nasıl dirilecek" diyenlere nispet yaparcasına, tüm doğayı dirilterek geldi bahar...
dalından koparılmışlardan başka kuru dal yok şimdi dünyada, kaynağı kurutulmuşlardan başka suyu olmayan nehir de yok,

insan kendisini nasıl da frenlermiş, istediğini yazamaz, konuşamazsın belki sadece düşünürsün
nedir insanı tutan?
ne değildir ki;
bazen ilahi irade, bazen mevcut şartlar,
bazen sevdiklerin, bazen sevmediklerin,
belki de doğru, güzel ve olması gereken de budur.
senin söylemek istediklerin başkasının duymak istedikleri olmayabilir mesela,
sen de duymak istemediklerinin sana söylenmesini istemezsin muhtemelen,
yada bir an istediğini, başka bir an istemeyebilirsin,
rüzgar önünde bir buğday başağı gibiysen rüzgarın emrine tabi olmaktan başka seçeneğin yoktur.

yazı ne kadar da karmaşık ve dağınık değil mi,
işte hayat tam olarak böyle bişi,
sonra oturur bu karmaşık yazıyı düzenlemek için uğraşırsın
hayat da böyle, söz de böyle, fiil de böyle,
yaşadıklarını, söylediklerini ve yaptıklarını düzeltmek düzeltmeye çalışmakla geçecek ömrün

Hiç yorum yok: